muradlog1emre

yansimalar

'SEV'diğin 'KİŞİ'yi neden 'SEV'diğini hiç 'SOR'dun mu 'KENDİ'ne? 'SEVGİN' karşılıklı mı karşılıksız mı?'SEV'ilmek için mi uğraşıyorsun? 'SEV'mek için mi? 'SEVGİN' için mi 'FEDAKAR'lık  'YAPIYOR'sun? 'SEVGİ'yi 'MADDİ'yatlamı 'KAZAN'mayı 'BECEREN'lerden-sin? Bunlar gibi çok 'SORU'lar var ama 'ANA' 'ÖZ' olarak, hepsine  vereceğin 'CEVAP' ne Olursa 'OL'sun, 'DUYGU' ile 'HAREKET' edip, Duygu Ötesi 'BÖLÜM'e 'GEÇ'iş 'YAPAMADIĞIN'ın 'GÖSTERGE'si.. Duygu Ötesi bölümde herkesi Olduğu gibi Kabullenme ilk sırada gelir.'VARMISIN' 'DENE'meye?

   

HAYY ALLAH!

    Değerli 'DOST'lar; yazdıklarımızdan bizlere dönüşlerde şöyle bir genel değerlendirme ihtiyacı doğdu. Nedeni ise sizlerin hala bizlerden bir şeyleri istiyor olmanız.  Yani Allah'a Yakın olmak için ne gerekiyorsa yapmayı arzuluyor ve bizlerden de yardımcı olmamızı istiyorsunuz. Oysa yıllarca sizlere bizim bir dava için gelmediğimizi, muhabbetle, aşkla, sevgi ile kiminle muhatap olmussak bu ilkeler doğrultusunda hareket ettiğimizi hep anlattık durduk. Bizler kimsenin durumu, yaşantısı, inancı, ibadeti, imanı, karakteri, şahsiyeti, güzelliği-çirkinliği, zenginliği-fakirliği ile ilgilenmeyiz.  Bizim yaratılış amacımız neyse onu yaşarız ve kimseye de karışmayız.

    Bizim uykumuz da ibadettir, uykusuzluğumuz da.!.Kimseyi ayrı görmeyiz, ZAHİRİ ALİM gibi görünsek de, biz BATINİ ALİM sınıfındanız. Yani Allah’ın İLİM–VEDUD-HADİ–VEKİL–RAUF–HALİM–SELAM–MÜMİN vasfı isminin tecellisiyiz ki tabii bu sizlere görünen ve anlaşılır şekliyle.

    Şimdi sizlere Hazreti Musa ile çobanın hikayesini kısaca anlatıp kıssadan hisse çıkartıp kendinizi tanımada ve kendinizdeki ile muhabbetin önemini anlamanız da bir kapı aralamak istiyorum.

    Çoğunluğun bildiği üzere Hz. Musa yolda giderken bir çobanla karşılaşır. Çoban Ey Allah'ım sen neredesin, sana kul kurban olayım, senin çarığını dikeyim, saçlarını tarayım, sana süt getireyim, ellerini öpeyim, ayaklarını ovayım vs. gibi  dünyalık maddi gördükleriyle yalvarmakta. Bunu duyan Hz Musa hiddetlenir “Sen kiminle nasıl böyle konuşuyorsun, aklını mı kaybettin, sen kâfir olmuşsun, Allah'a böyle yalvarılır mı?” der.  Çobansa “Ey Musa pişmanlıktan beni perişan ettin” diyerek çöllere düşer. Bu olaydan sonra Hz Musa’ya vahiy gelir:  Kulumuzu bizden ayırdın sen kullarımı, benimle buluşturmak, bana yaklaştırmak için mi, yoksa ayırmak, uzaklaştırmak için mi geldin?  Hz Musa hatasını anlar ve yollara düşüp bu çobanı aramaya başlar. Çobanı bulur, ”Allah’dan izin geldi, gönlün ne istiyorsa onu söyle, bildiğin gibi dua et,  Allah nazarında böylesi daha kıymetlidir, hiçbir şeye aldırma, korkusuzca çöz dilini ”der.

Bu hikaye çoğunluğu yani 'AVAM'ı anlatmakta olup  Allah katında makbul olan kişinin yaptığı işlerde ihlaslı ve samimi olmasını bizlere anlatıyor.

    İkinci hikayemiz yine Hazreti Musa ile Hızır arasında geçen hikâye.
    Hz Musa Firavun'un ölümünden sonra geride kalan kavmine  bildiği kadarıyla ilminden bilgiler vermekte ve kimsenin bilemediklerini kavmine anlatmaktaydı. Günlerden bir gün kavminden birisi Hz Musa’ya:
    “Ey Musa!  Şu yeryüzünde senden daha Alim bir kimse var mı?” dedi.
    Hz Musa “ Böyle bir kimse bilmiyorum” diye cevap verdi.
    O esnada kendisine vahiy gelerek “İki denizin birleştiği yer de bir kulum var ki, ona Hasbir ilim (ledunnü ilim) vermişimdir. Kavminin seçkin biri ile ona git!” diye buyurdu.
Hz Musa, “O zatı nasıl bulabilirim Ya Rabbi?” diye niyaz etti.
Allah ise; Zembiline tuzlanmış ölü bir balık koymasını, bu balığın canlanıp denize atladığı, iki denizin birleştiği yerde Hızır’ı bulacağını, bildirdi.
Hz Musa kendisine vahiy ile işaret edilen zatı, bir kayanın üstünde hırkasına bürünmüş olarak gördü ve selam verdi.
    “Ben Musa'yım. Bana Allah tarafından bildirilen, insanların en Alimi olan Hızır sen misin?” diye sordu. 
    Hızır a.s.’ da ona “ Demek Beni İsrail Peygamberi olan Musa sensin! Ya Musa! Allah bana bir ilim vermiştir, O sende yoktur. Sana da bir ilim vermiştir, O da bende yoktur” dedi.
    Hz Musa, Hızır’dan bu ilmi öğrenmek istedi. Zahiren Akılla anlaşılması mümkün olmayan, kendisine acayip görülen bazı hakikatlerin hikmetini öğrenmek için ona Allah'ın sana öğrettiği İlim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim dedi.
    Hızır a.s.da dedi ki 'Doğrusu sen, benimle beraberliğe sabredemezsin, iç yüzünü kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?'
    Hz Musa “İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın, senin emrine de karşı gelmem.” dedi.
    Hızır a.s. “Eğer bana tabii olacaksan sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma!” dedi.
    Hızır a.s. “Eğer bana tabii olacaksan sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma!” dedi.
    Ve o meşhur yolculuğa çıktılar.

Hikayemizin devamını herkes az aşağı az yukarı biliyor. Sonuç olarak anlaşılması gereken 'LEDUN'nü ilmin bir nasip işi olduğudur ve bunun ancak Kalbi istidadı olanlara 'LUTF'edildiği gerçeğinin anlaşılmasıdır. Kıssadan-Hisseyi anlayanlar anlar. Anlamayanlar da artık bildikleri ile devam eder. Allah herkesi kendi Vasfı isimlerden uygun olan 'TECELLİ'lerinden yaratmıştır. Kendini tanı yoluna devam et. Hu!

   

    ANASAYFA         RAMAZAN-YANSIMALARI